ağız

ağız nədir, Türkcə nə məna gəlir, İngiliscə ağız nə mənasıdır? Türkcə - İngiliscə

adj. oral
--------
n. mouth, facial feature above the chin and below the nose; stoma, mouth or mouthlike opening (Zoology); jaws; opening, edge, brink; muzzle, barrel end of a firearm; beak; chop, embouchure; gob, jaw, keen edge, orifice, outlet, vent, ventage
* * *
1. aditus
2. kisser
3. mouth
4. mouth (n.)

first milk, beestings, colostrum

\",-ğzı 1. mouth. 2. rim, brim (of a cup or an opening). 3. muzzle (of a gun). 4. intersection, corner (of roads). 5. cutting edge, blade (of a knife). 6. dialect; regional accent. 7. persuasive talk, forceful way of speaking. 8. mus. regional form. 9. time: iki ağız twice. üç ağız three times. 10. brink. -dan 1. orally, verbally. 2. by mouth. -ından 1. as heard directly from. 2. in the name of. -ıyla (to tell) personally. -ını açacağına gözünü aç. Don´t stand gaping, open your eyes. -ını açıp gözünü yummak to swear a blue streak, rant and rave. -ı açık 1. open, uncovered (receptacle). 2. idiotic, moronic. -ı açık ayran delisi halfwit, simpleton. -ı (bir karış) açık kalmak to gape with astonishment. -ını açmak 1. to open one´s mouth. 2. to speak up. 3. to give vent to one´s feelings. 4. to gape with astonishment. -/-ını açmamak not to open one´s mouth; to be silent, hold one´s tongue. - açtırmamak /a/ to give (someone) no opportunity to talk. - ağıza to the brim. - ağıza dolu brimful, brimming. - ağıza vermek to whisper privately to each other. -dan ağıza by word of mouth, by rumor. -dan ağıza yayılmak (for a rumor) to be spread by word of mouth. -a alınmaz/alınmayacak obscene, very vulgar, unmentionable. - alışkanlığı the habit of using a certain expression. -ına almamak /ı/ not to mention, not to let pass one´s lips. -/-ını aramak /ın/ to sound out (a person). - armonikası harmonica, mouth organ. -ına atmak /ı/ to put (something) in one´s mouth. -ı aya, gözü çaya bakmak to be absentminded, be inclined not to pay attention to one´s work. -ına bakakalmak /ın/ to be spellbound by (one´s) words. -ından baklayı çıkarmak to put aside considerations and speak out, let the cat out of the bag. -ında bakla ıslanmamak not to be able to keep a secret. -ına bakmak /ın/ 1. to wait for (someone´s) words. 2. to obey blindly. -ına/-ının içine baktırmak to have great charm in talking. -ından bal akmak to talk sweetly. -ını bıçak açmamak to be too distressed to talk, have one´s mouth sealed with grief. -ı bir in agreement on what to say. -ına bir kemik atmak /ın/ to throw (someone) a bone, give (someone) money to keep him quiet. -ına bir parmak bal çalmak /ın/ to try to put (someone) off by promises or petty gains. -ına bir şey/çöp koymamak not to eat a thing. -ına bir zeytin verip altına/ardına bir tulum tutmak to do a small favor and expect a big return. -ını bozmak to swear, use bad language. -ı bozuk foulmouthed, scurrilous. - bozukluğu abusiveness. - burun birbirine karışmak 1. (for one´s anger, sadness, or fatigue) to show in one´s face. 2. (for one´s face) to be battered and bruised. -ına burnuna bulaştırmak /ı/ to mess up (a job). -ını burnunu dağıtmak /ın/ to pound (one´s) face, beat (someone) up. -ı burnu yerinde good-looking, attractive, handsome. -ı büyük boastful. -ında büyümek (for food) to be hard to swallow. -ından çıkanı/çıkan sözü kulağı duymamak/işitmemek not to realize what one is saying, to (get angry and) explode. -ından çıkmak to slip out without being intended. -ından çıt çıkmamak not to divulge a word, (for someone´s mouth) to be sealed. -ı çiriş çanağına dönmek to have one´s mouth get dry and bitter. -da dağılmak (for pastry) to be delicious, be delectable. -ını dağıtmak /ın/ colloq. to hit (someone) in the mouth, sock (someone) in the kisser. - dalaşı/dalaşması quarrel, row. -ına değin up to the brim. - değişikliği variety in food. -ı değişmek to change one´s tune. - değiştirmek to change one´s tune. -ı dili bağlanmak not to open one´s mouth, be silent. - dil vermemek to be too sick to talk. -ı dili yok. He submits meekly./He doesn´t protest. -ından dirhemle laf/söz/lakırdı çıkmak to be someone of few words, be tight-lipped: Şadan´ın ağzından dirhemle laf çıkar. Şadan is a man of few words. -dan dolma muzzle-loading. - dolusu küfür unrestrained swearing. -ından dökülmek 1. to be said unconvincingly or halfheartedly. 2. to be evident from one´s wor

a. mouth, trap arg.; outlet, inlet, orifice; (bıçak, jilet vb.) blade, edge; (kap) rim, brim; (silah) muzzle; dilb. dialect, accent; persuasive talk, eyewash; (yol) crossroads, junction; coğ. inlet, estuary ağız ağza dolu completely full ağız aramak to feel the pulse, to see how the wind blows ağız armonikası harmonica ağız dalaşı spat, row, squabble kon. ağız dalaşı yapmak to brawl, to have a row ağız değiştirmek to change one's tune ağız dolusu mouthful ağız kavgası battle of words, spat, row, squabble kon. ağız kavgası etmek to bandy words (with sb), to have a row ağız kokusu bad breath, foul breath ağız kokusu çekmek to grin and bear it ağız kuşağı den. sheer strake ağız mızıkası mouthorgan, harmonica ağız sıkılığı secrecy ağız sulandırıcı mouth-watering övg. ağız sütü colostrum ağız şakası joke, jesting ağız tadı harmony, peace ağız tadı ile with full enjoyment, without any disturbance ağız tıkacı gag ağızda sakız olmak to spread like wildfire, to be the talk of the town ağızdan ağıza from mouth to mouth ağızdan ağıza dolaşmak to go the rounds ağza alınmaz obscene, unmentionable ağza almak to speak of, to mention ağzı açık ayran delisi gibi bakmak to stare like a stuck pig ağzı açık dinlemek to hang on sb's words ağzı açık kalmak to gape with astonishment ağzı açık imbecile, naive ağzı aşağı arg. cunt ağzı bir karış açık kalmak to bowl over ağzı bozuk abusive, coarse-mouthed ağzı gevşek a) indiscreet b) chatterbox ağzı kalabalık loudmouthed, windy ağzı kilitli tightlipped ağzı köpürmek to foam at the mouth ağzı kulaklarına varmak to grin from ear to ear ağzı kulaklarında exceedingly happy, overjoyed ağzı laf yapmak to have the gift of the gab ağzı pek tightlipped ağzı pis abusive, coarse-mouthed ağzı salyalanmak to salivate ağzı sıkı secretive, reticent, close, tight-lipped, cagey kon. ağzı sulanmak to drool, to salivate ağzı süt kokmak to be an infant in arms, to be green ağzı var dili yok very quiet, buttoned up ağzı varmamak not to be willing to (to say), to hate (to tell) ağzı yanmak to burn one's fingers, to get one's fingers burnt ağzına almamak not to mention ağzına biber çalmak şak. mec. to rinse sb’s mouth out (with soap) ağzına geleni söylemek to give sb a piece of one's mind ağzına içki almamak to be a teetotaller ağzına kadar doldurmak to cram ağzına kadar dolu brimful ağzına kadar dolu olmak to brim ağzına kadar up to the brim Ağzına vur lokmasını al He can't say boo to a goose ağzında bakla ıslanmamak to be indiscreet ağzında gevelemek to mumble, to beat about the bush ağzından baklayı çıkarmak to spill the beans kon. ağzından bal akmak to speak sweetly ağzından girip burnundan çıkmak to twist sb's arm ağzından kaçırıvermek to let sth slip ağzından kaçırmak to let sth slip, to blurt sth out, to let the cat out of the bag ağzından kaçmak to slip from sb's mouth ağzından kapmak to worm sth out of sb ağzından laf almak to wangle words out of (sb), to pump sb ağzından laf kaçırmak to let slip, to let a secret out Ağzından yel alsın! Heaven forbid! ağzını açamamak not to get a word in edgeways ağzını açıp gözünü yummak to go off the deep end ağzını açmak to open one's mouth ağzını açmamak to clam up kon. ağzını aramak to pump kon., to sound sb out ağzını bıçak açmamak to be too sorry to say a word, to be with a long face, to have one's mouth sealed with grief ağzını bozmak to talk smut, to use bad language ağzını havaya açmak to be left empty-handed ağzını hayra aç! Heaven forbid! ağzını sıkı tutmak to guard one's tongue, to keep one's mouth shut ağzını sulandırmak to make one's water mouth ağzını tıkamak to gag ağzını tutmak to hold one's tongue ağzını yoklamak to sound (sb) out ağzının içine bakmak to hang on sb's lips, to hang on sb's words, to hang on sb's every word ağzının payını vermek to score off sb ağzının payını almak to get bitten, to be snubbed ağzının suyu akmak to slaver (for) hkr. ağzının tadını bozmak to spoil the enjoyment (of) ağzının tadını bilmek to be a gourmet ağzıyla kuş tutsa even if he works miracles, no matter what he does ağzıyla söylemek to tell personally a. first milk, beestings, colostrum


Türkcə - İngiliscə lüğətdə Türkcə ağız sözünün İngiliscə mənası nədir? Türkcə dilindəki ağız sözünün İngiliscə dilindəki mənasını yuxarıda oxuya bilərsiniz.

Was this article helpful?

93 out of 132 found this helpful