hard

adj. nasırlı, sert, katı, ağır, çetin, zor, sağlam, dayanıklı, güç, şiddetli, ekşi, ekşimiş, sıkı
————————
adv. zorla, sıkı, sert, aşırı, yakın, yanında
————————
n. sert penis
* * *
1. sıkı (adv.)
2. zor (adj.)
3. sert
* * *
1. adjective
1) (firm; solid; not easy to break, scratch etc: The ground is too hard to dig.) sert, katı
2) (not easy to do, learn, solve etc: Is English a hard language to learn?; He is a hard man to please.) zor, güç
3) (not feeling or showing kindness: a hard master.) sert, acımasız
4) ((of weather) severe: a hard winter.) sıkıntılı
5) (having or causing suffering: a hard life; hard times.) zor, güç
6) ((of water) containing many chemical salts and so not easily forming bubbles when soap is added: The water is hard in this part of the country.) sert, kireçli, acı
2. adverb
1) (with great effort: He works very hard; Think hard.) çok fazla
2) (with great force; heavily: Don\'t hit him too hard; It was raining hard.) şiddetle, kuvvetle
3) (with great attention: He stared hard at the man.) büyük dikkatle
4) (to the full extent; completely: The car turned hard right.) tam
•
- harden
- hardness

- hardship

- hard-and-fast

- hard-back

- hard-boiled

- harddisk

- hard-earned

- hard-headed

- hard-hearted

- hardware

- hard-wearing

- be hard on

- hard at it

- hard done by

- hard lines/luck

- hard of hearing

- a hard time of it

- a hard time

- hard up

adv.sıkı:adj.zor

/ha:d/ s. sert, katı; güç, zor; kuvvet isteyen, kuvvetli; zorlu, güçlük dolu, tatsız; (on ile) katı, hoşgörüsüz, merhametsiz, zalim; (su) sert, kireçli; (uyuşturucu) bağımlı kılan, alışkanlık yaratan ¤ be. büyük gayretle, sıkı, çok; çok miktarda, yoğun, ağır, çok be hard hit (by) (yüzünden) zarar etmek, zarara uğramak be hard up eli darda olmak hard anodizing met. sert anotlama hard arbitrage katı arbitraj hard at it kon. harıl harıl çalışan hard boiling şek. yavaş pişirme, zor pişirme hard brick sert tuğla hard bronze sert bronz hard cash nakit para, madeni para hard coal mad. antrasit, parlak kömür hard copy biliş. yazılı çıktı hard core of the strikers grevcileri kontrol eden grup hard core (parti, vb.'de) aşırı uçtaki kimseler; bir şeyin altında yatan şey, temel, öz, çekirdek hard currency sağlam para, konvertibl para hard disk biliş. sabit disk, sert disk hard done by İİ. haksızlığa uğramış hard dump biliş. arıza dökümü hard glass sert cam hard hat miğfer; inşaat işçisi hard iron met. sert demir hard lead met. sert kurşun hard luck İİ. şanssızlık, talihsizlik, kötü şans, kör talih hard metal sert metal hard money madeni para hard of hearing ağır işitir; sağır hard porn sansürsüz porno hard rubber sert kauçuk hard sell ısrarla satış usulü hard shoulder yol. banket hard soap sert sabun hard solder sert lehim hard steel sert çelik hard surfacing sert yüzeyleme hard-to-adjust ayarlaması zor hard-to-get-to erişimi zor hard-to-read okunması zor hard twisted teks. sıkı bükümlü hard up darda, sıkıntıda, eli darda hard water sert su take (it) hard derin acı duymak

İngiliscə - Türkcə lüğətdə İngiliscə hard sözünün Türkcə mənası nədir? İngiliscə dilindəki hard sözünün Türkcə dilindəki mənasını yuxarıda oxuya bilərsiniz.