deep

adj. derin; koyu; dalgın; tok (ses); anlaşılmaz; şiddetli, ağır; pes; genişliğinde; keskin; aşırı; içten, yürekten; esrarlı; karışık; bilinçaltı
————————
n. derinlik; koyuluk; karanlık
* * *
1. derince (adv.)
2. derin (adj.)
3. derin
* * *
[di:p]
1. adjective
1) (going or being far down or far into: a deep lake; a deep wound.) derin
2) (going or being far down by a named amount: a hole six feet deep.) ...derinliğinde
3) (occupied or involved to a great extent: He is deep in debt.) derin, ağır, ciddî
4) (intense; strong: The sea is a deep blue colour; They are in a deep sleep.) derin
5) (low in pitch: His voice is very deep.) kalın, tok
2. adverb
(far down or into: deep into the wood.) derinliğine, derine, iyice derinine
- deepen
- deeply

- deepness

- deep-freeze
3. verb
(to freeze and keep (food) in this.) dondurup saklamak
- deep-sea
- in deep water

adv.derince:adj.derin

/di:p/ s. derin; (renk) koyu; (uyku) derin; (ses) boğuk, alçak; (duygu) derin, içten; yoğun, ciddi; anlaşılmaz, karmaşık; ciddi, kötü; derine inen, yüzeyde kalmayan ¤ be. derine, dibe, derinden, derin; geç vakte kadar, geç vakitte ¤ a. (the ile) deniz be in deep water başı belada olmak deep boring implements derin sondaj aletleri deep drawing derin çekme deep drilling mad. derin sondaj, derin delme deep etching derin dağlama deep foundation derin temel deep freeze dipfriz, derin dondurucu deep mining mad. derin madenciliği deep pile fabric teks. uzun tüylü kumaş, uzun havlı kumaş deep ploughing derin sürme deep structure derin yapı deep well pump derin kuyu tulumbası deep well derin kuyu go off the deep end kon. ağzını açıp gözünü yummak, tepesi atmak in deep water başı dertte Still waters run deep ats. Durgun sular derinden akar

İngiliscə - Türkcə lüğətdə İngiliscə deep sözünün Türkcə mənası nədir? İngiliscə dilindəki deep sözünün Türkcə dilindəki mənasını yuxarıda oxuya bilərsiniz.