slow

adj. yavaş, ağır, eli ağır, geri, geri kalmış, geç, geç olan, geç anlayan, uzun süren, kesat, sıkıcı, hızı azaltan
————————
v. yavaşlamak, yavaşlatmak
* * *
1. yavaşla (v.)
2. yavaş (adj.)
3. yavaş
* * *
[sləu]
1. adjective
1) (not fast; not moving quickly; taking a long time: a slow train; The service at that restaurant is very slow; He was very slow to offer help.) yavaş, ağır
2) ((of a clock etc) showing a time earlier than the actual time; behind in time: My watch is five minutes slow.) geri
3) (not clever; not quick at learning: He\'s particularly slow at arithmetic.) güç öğrenen, yavaş
2. verb
(to make, or become slower: The car slowed to take the corner.) yavaşla(t)mak
- slowly
- slowness

- slow motion

- slow down/up

v.yavaşla:adj.yavaş

/slou/ s. yavaş, ağır; (saat) geri; güç anlayan, kalın kafalı ¤ be. yavaş yavaş, ağır ağır ¤ e. (up/down ile) yavaşlamak; yavaşlatmak go slow yavaştan almak, acele etmemek; tic. işi yavaşlatma eylemine gitmek slow-acting yavaş etkili slow-acting relay elek. geciktirme rölesi slow boiling şek. yavaş pişirme slow down yavaşlamak; yavaşlatmak slowing-down area fiz. yavaşlama alanı slowing-down density fiz. yavaşlama yoğunluğu slowing-down power fiz. azalan güç slow motion ağır çekim, yavaş hareket, yavaşlatılmış hareket slow moving traffic yavaş ilerleyen trafik slow neutron yavaş nötron slow-release relay elek. yavaş işletme rölesi slow-setting cement geç katılaşan çimento slow wave fiz. yavaş dalga

İngiliscə - Türkcə lüğətdə İngiliscə slow sözünün Türkcə mənası nədir? İngiliscə dilindəki slow sözünün Türkcə dilindəki mənasını yuxarıda oxuya bilərsiniz.